Bursa Ticaret ve Sanayi Odası tarafından organize edilen iş dünyası buluşmasına katılan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, dünyanın çok iyi bir dönemden geçmediğini söyledi.
Yılmaz, “Pandemi sonrası yaşanan olumsuzlar, dünya büyümesi ve ticareti, tarihe ortalamaların altında seyrediyor. Geçen yıl dünya ekonomisi yüzde 3 büyüdü. Türkiye ekonomisine baktığımızda dünyadaki bu olumsuz konjonktüre rağmen, geçen yıl tarihimizin en büyük afetini, deprem afetini yaşamamıza rağmen, yine kuzeyimizde, güneyimizde ticareti, özellikle enerji fiyatları, başka birtakım ekonomik faaliyetleri olumsuz etkileyen jeopolitik gelişmelere rağmen geçen yılı yüzde 4,5 büyümeyle kapattık. Dünyanın 1,5 puan üzerinde bir büyüme performansı gösterdik. İlk defa ülkemiz trilyon dolarlık ekonomiler ligine girmiş olduk. Geçen yıl 1 trilyon 119 milyar dolarlık bir ekonomik büyüklükle 2023’ü kapatmış olduk. Kişi başına gelirimiz ise, 13 bin 110 dolar seviyesine ulaştı. Bu da bizim için yine tarihsel, yüksek bir kişi başına nominal dolar bazında gelir düzeyidir. Bu rakamlarla dolar bazında 17., satın alma gücü kalitesine göre 11. büyük ekonomik olduğunuzu belirtmek isterim. Yılın son çeyreğindeki büyüme rakamlarını analiz ettiğimizde sevindirici bazı gelişmeler görüyoruz. Bir defa 2023’ün 4’üncü çeyreğinde sabit sermaye yatırımlarının yüzde 10,7 olması, yatırımların artmış olması olumlu bir göstergedir. Yine makine teçhizat yatırımlarındaki artış yüzde 14 seviyelerindedir. Bu da aslında sanayimizin gücünü ortaya koyan geleceğe dönük potansiyel büyümemizi kuvvetlendiren önemlidir” dedi.
Fiyat istikrarının çok önemli olduğunu belirten Yılmaz, “Enflasyonla mücadele bu dönem temel önceliğimizdir. Büyümemizi belli bir makul düzeyde sürdürürken, enflasyonda düşürmeyi hedefliyoruz. Çeşitli dengeleri esnafı olarak gözetmek durumundayız. Manşet Enflasyonu Geçen yılı yüzde 64,8 kapattık. Giderek aylık bazda ivme kaybı yaşıyoruz. Geçen yılın sonlarına doğru ivme kaybı olmuş. Ocak ve şubatta bir miktar beklentilerin üstünden gerçekleşti. Burada hem Merkez Bankamız ve maliye politikalarımızla tepki verdik. Yıllık hedeflerimizi gerçekleştirmeye dönük olarak kurumlarımız hedeflerini gerçekleştiriyorlar. Dolayısıyla bir taraftan büyümemizi, istihdamımızı devam ettirirken, bir yandan da enflasyonu düşürmek istiyoruz. Çünkü şuna inanıyoruz, kalıcı refah artışı da sürdürülebilir büyüme de fiyat istikrarıyla ilişkilidir. Geçici olarak bazı çelişkiler bu hedefler arasında görülebilir. Sosyal refah, büyüme ve enflasyon arasında geçici süreli bazı tercihler görülebilir. Ama bakıldığında aynı hedefe hizmet eden politikalardır. Bu anlayışla enflasyonla mücadelenin önceliğinden durumdayız. Halkımızın önceliği neyse, bizim önceliğimiz de o diyoruz.
Halkımız bugün, enflasyonla mücadeleye öncelik verin diyor. En önemli sorun alanı olarak burada görüyor. Dolayısıyla biz de halkımızın sorunu, bizim sorunumuzdur diyoruz ve buna öncelikle vermiş durumdayız. Enflasyonu da göreceksiniz adım adım düşüneceğiz. Yıllık etkileri, enflasyondaki aylık ivme kaybını önümüzdeki aylarda daha net göreceğiz. Ama yıllık etkiyi, yılın ikinci yarısında göreceğiz. Haziran ayı enflasyon rakamlarıyla başlayarak göreceğiz. Ardından yıl boyunca inşallah belirgin bir düşüşü hep birlikte göreceğiz. 2025 yılında ise enflasyondaki hedefimiz yüzde 15’ler seviyesine gerilemesi, orta vadedeki hedefimiz budur. 2026 yılında ise tek haneli enflasyona yeniden ulaşacağız. Bunda kararlıyız. Bunu sırf laf olsun diye söylemiyoruz. Planımızı, programımızı buna göre yaptık. Adım adım bu hedefe ulaşacağız” şeklinde konuştu.
Tüm dünyada, bütün ülkelerde enflasyonla mücadele belli bir zaman aldığını ifade eden Yılmaz, “Bir süreç ve bunun sonucunda inşallah yeniden fiyat istikrarını kalıcı bir şekilde sağlayacağız. Cari işlemler dengemize baktığımız zaman burada yine çok olumlu bir gelişme görüyoruz. Geçen yılın ortalarında 12 aylık cari açık 60 milyar dolarlara çıkmıştı. Yıllı 45 milyar dolar cari açıkla kapattık. Ocak ayında 37,5 milyar dolara kadar geriledi. Cari açıkta ciddi bir gerileme var. Geçen yıl ihracatımız 256 milyar dolar gerçekleşirken, bu yıl Ocak, Şubat aylarında da yine iyi bir performans gösteriyor. Şubat ayı yıllıklandırılmış ihracat 259 milyar dolara yakın bir seviyede gerçekleşti. Bunu da önümüzdeki dönemde arttıracağız. İthalatta daha geçen yıla göre düşük bir seyir olduğunu söyleyebilirim. İş gücü piyasalarımıza baktığımız zaman yine makro düzeyde ocak ayında işsizlik oranımız yüzde 9,1 oldu. İstihdam oranımız, yüzde 49 gerçekleşti. Türkiye için tarihi bir seviyedir. Kadın istihdamındaki artışın önemli bir rol oynadığını ifade etmek isterim” şeklinde konuştu.
31 Mart’ta genel seçim yapılmadığının altını çizen Yılmaz, “Genel seçimlerde meclis belirlenir. Hükümet belirlenir. Ulusal düzeyde politikalar tabii ki genel seçimlerden etkilenir. Ama yerel seçimler ulusal politikalarla ilgili seçimler değil. Yerel kuvvetlerle ilgili halkımızın mahalli müşterek hizmetleriyle ilgili seçimler. Yerel seçimlerinden makro politikaların değişeceğine dair söylemler tamamen spekülatiftir. Bizim politikalarımız belli” diye konuştu.
Kur Korumalı Mevduat hesaplarının geçtiğimiz Ağustos ayında 3 trilyon 408 milyara olduğunu belirten Yılmaz, “Geldiğimiz noktada ise, 72 milyar dolar seviyesine kadar geriledi. TL olarak da 1,1 trilyon lira düşüş var. Bu da yine Türkiye’nin risklerini aşağıya çekiyor. Bütçemizin durumu nedir diye bakacak olursak geçen depremden sonra hatırlarsanız ekonomistler tartışmalar yaptılar. Türkiye’nin yüzde 10’u aşacak. Bütçenin işte sürdürülemez hale gelecek gibi tartışmaları ortala attılar. Orta vadeli programımızı yaptık ve burada biz bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 6,4 olarak ortaya koyduk. Gerçekleşme ise bundan da daha iyi oldu. Yüzde 5,2 ile kapattık. Bu 5,2’nin aşağı yukarı 3,7 puanı tamamen deprem harcamasıdır. Tek seferlik yatırım niteliğinde deprem harcaması. Deprem harcamaları çıktığınızda bütçe açığımızın milli gelire oranı 1,6’dır. Deprem harcamalarının tek seferlik olduğu için bütçede yapısal tahribata yol açmazlar. Yatırım niteliğinde oldukları için de ülkemizi geleceğe daha dirençli hazırlayan harcamalardır. Dolayısıyla biz burada bir sorun görmüyoruz. Bu yıl da biraz deprem harcamamızın yükü ağır. 1 trilyonun üzerinde bir ödeneği merkezi yönetim bütçemize deprem harcamaları için koymuştur durumdayız. 2025 yılından itibaren yükümüz hafifliyor. Bu çerçevede, Bursa’ya ve Bursa Belediyesine yaptığı dayanışma için yürekten teşekkür ediyoruz” dedi.