Kamuoyunun gündemini meşgul eden, “CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı binasında kaydedilen para sayma görüntüleri” adı altında sızdırılan görüntülere ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve suç ve suç unsuru bulunup bulunmadığının tespit edilmesi amacıyla başlatılan soruşturma kapsamında CHP eski İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, bugün ‘şüpheli’ sıfatıyla ifade verdi.
Canan Kaftancıoğlu ifadesinde, paranın bir kısmının elden verilmesi konusunda mal sahibinin ısrarcı olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Yasa dışı yollarla elde edilen görüntü nedeniyle şüpheli olarak ifadeye çağrılmış olmamın hukuki tanımını yapamıyorum ve ilk ifadeye çağrılan ben olsaydım eğer ifadeye geldiğimde öncelikle bu gayrimeşru yollarla elde edilen görüntüler nedeniyle ifade vermeyi kabul etmezdim. Önce bu gayrimeşru görüntülerle ilgili sebep olanların ve sebep olanlarla ilgili sürecin ortaya çıkarılmasını ve bu husus ortaya çıkarıldıktan sonra bildiğim her şeyi anlatacağımı ifade ederdim. Ama madem benden önce davet edilen arkadaşlar ifade vermişler, dolayısıyla şu anda her ne kadar şüpheli sıtatıyla çağrılmış da olsam ben de sürece dair bilgi vermek üzere geldim.
2018 Şubat ayında CHP İstanbul İl Başkanı olduğumda İstanbul örgütünün il kongresinde bir şey söylemiştim, ‘İstanbul’u yeniden halka vereceğiz’. Bu birincisiydi. Bir şeyi de özellikle söylememiştim. O güne kadar yapılan benim bilgim, bütün il kongrelerinde adaylar İstanbul il başkanlığına yeni bir bina alacaklarını söz vermişler ama ne yazık ki il başkanlığı binasını alamamışlar. Ben de il kongresine giderken kimi arkadaşlar, ‘Adet olduğu üzere siz de kongrede herhalde bir il binası özü verirsiniz’ dediklerinde, ‘Ben söz vermeyeceğim ama Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul örgütüne yakışan bir binayı İstanbul örgütü ile birlikte inşallah el birliğiyle alacağız’ demiştim.
İstanbul örgütüne yakışan bir bina bakılmaya başlanıldı. Hatırlanacağı üzere tam bu çalışmalar yapılırken bir erken seçim kararı alındı. Cumhurbaşkanlığı seçimi. Siyasi partilerde takdir edilir ki seçim çalısmaları daha önceliklidir. Dolayısıyla seçim çalışmaları başladı, bitti ve devamında yerel seçim çalışmaları başladı. Bu arada hala il binasi alımı için araştırmalar devam ediyordu. Biz seçimlere giderken binalar sistematik çalışmak için bir ihtiyaçtır ve şişhanedeki binamızın metrekaresi ve koşulları nedeniyle yeterli olmadığını bildiğim için bina arayışımız hızlandı.
“PAZARLIK İÇİN GÖRÜŞTÜK”
Son olarak Sanyer’de Avangart isimli bir projede satılık bir bina olduğunu ve bu binanın il parti binası için uygun olduğu yönünde arkadaslarımdan tavsiye aldım. Bizzat yere giderek gördüm ve çok beğendim. Bunun üzerine emlakçı sitesinde bu binanın satışını yapacak kişinin telefon numarası aranarak irtibata geçildi. Yanlış hatırlamıyorsam avukat, mal sahibinin bina için 43 veya 44 milyon TL istediğini söyledi. Ben de kendisine bununla ilgili bir pazarlık yapılması gerektiğini ifade ettim ve mal sahibiyle de pazarlık konusunda ben, avukatlarımız ve kendisinin de olduğu ortamda görüşebileceğimizi söylediğimi hatırlıyorum. Bunun zerine mal sahibi ile pazarlık yapmak için görüşmek istediğimi söyledim.
“MAL SAHİBİ TAPUDA RESMİ RAKAMI GÖSTERMEK İSTEMEDİ”
Fakat mal sahibiyle görüşemeyince avukat beye tam olarak siyasi parti olduğumuzdan dolayı satış vaadi sözleşmesine istinaden bu binayı satın alamayacağımı, bu şartlar altında pazarlığa oturmayacağımı, ayrca siyasi parti olduğumuzdan dolayı ne kadar bedelle satın alma konusunda anlaşırsak o bedeli olduğu gibi tapuda resmi olarak göstereceğimizi söyledim. Avukat bey tapu konusunda sıkıntı olmayacağını, mal sahibinin tapuyu aldıktan sonra pazarlığı yapabileceğimizi ancak mal sahibinin binanın gerçek değerinin tapuda resmi olarak gösterilmesini kabul etmeyeceğini söyledi. Siyasi partiler, taşınmaz satn alımlarında herhangi bir vergi ödemedikleri için ben özellikle satın alınan gerçek değerin tapuda resmi olarak gösterilmesi konusunda ısrarcı oldum. Çünkü tapuda bedelin 24 milyon TL olmasi ile 41 milyon TL olmasi arasında partimiz açısından herhangi bir fark olmayacaktır.
“MAL SAHİBİ ARADAKİ FARKI ÖDEMEMEK İÇİN…”
Ancak sonradan bana söylendiği kadarıyla satıcı bu binayı yaklaşık 1 yıl önce bize satılandan daha düşük bedelle aldığı için tapuda gerçek bedelin gösterilmesi halinde, aldığı taşınmazı 5 yıl içerisinde sattığı için aradaki farkın vergisini ödemek zorunda kalacakmış. O tarihlerde uzun süredir bina arayışında olmamız ve binanın CHP İl Örgütüne çok yakışacağını düşündüğümden dolayı satıcının bize ilettiği tapuda rayicin üzerindeki bedel olan tapu bedeli ile geriye kalan kısmın elden verilmesini kabul ederek binayı satın alma konusunda anlaştım.
“BÜTÜN SORUMLULUK BANA AİTTİR”
Bu konuda bütün sorumluluk bana aittir. Mal sahibi ile bu şekilde anlaştıktan sonra toplanan bağış parasının olduğu gibi muhatabına gitmesi gerektiği için elden verilen paranın mutlaka tutanak ile kayıt altna alnması gerektiğini bütün arkadaşlarıma ben söyledim. İfademe eklemek istediğim bir husus daha vardır. Her ne kadar satıcının avukatı Gökhan Taşkapan satış sürecinin benimle başladığını ve daha sonra benim tabiri caizze süreçten el çektirildiğimi beyan etmiş ise de bu husus gerçeği yansıtmamakla birlikte bu hususta bilgi sahibi olması mümkün değildir. Kamera kayıtlarındaki avukat Gökhan Taşkapan’ın ofisine gidilmesi talebi satıcı taraftan gelmiştir.”
SAVCIDAN ‘BAĞIŞ’ SORUSU
İfadeyi alan savcı’nın “Bir tuğla da sen koy” isimli bağış kampanyasında toplamda ne kadar bağış toplandığı, yapılan tüm bağışlara karşı usulüne uygun şekilde makbuz verildiği, bağışların resmi kanallar üzerinden mi yoksa elden mi yapıldığı şeklidneki sorularına Kaftancıoğlu, “‘Bir tuğla da sen koy’ kampanyası ile ilgili yapılan bağışlar bankaya yatan ve resmi olarak hesaba gönderilen paralardır. Ben hesaplara gönderilen paraların miktarını bilmiyorum. Ancak satıcının talebi doğrultusunda paranın bir kısmı elden ödeneceğini ben CHP İstanbul il örgütünün bütün paydaşlanı (il yöneticileri, ilçe başkanları, meclis üyeleri, İstanbul milletvekilleri ve parti üyesi ve partili iş adamları) ile görüserek durumu anlattım. Ancak şu anda birebir kiminle konuştuğumu hatrlamam mümkün değildir. Kendileri de sağ olsunlar bana güvendikleri için bu durumu kabul ettiler. Ancak daha sonra hangi ilçe örgütüne veya hangi parti yöneticisine ne kadar para gitiğini bilmem ve takip etmem mümkün değildir. Görüntülerdeki paraların bağış parası olduğunu biliyorum. Ancak makbuz kesilip kesilmediğini bilebilmem mümkün değildir. Örneğin dosyada şüpheli olarak ifadesi bulunan Fatih Keleş o tarihte ilçe başkanımız olan Turan Taşkın Ozer’in bağış topladığını ve bu bağıs parasını kendisine teslim ettiğini beyan etmiş. Bu ve buna benzer örneklerle görüntülerdeki paranın toplandığını düşünüyorum” şeklinde cevap verdi.
“KİMSEYE KOMİSYON VERİLDİ Mİ?”
Savcı, Kaftancıoğlu’na, bina alım sürecinde kimseye komisyon verilip verilmesiğini sordu. Kaftancıoğlu, bu soruya, “Bina satın alma sürecinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak hiç kimseye komisyon vermedik. Avukatn ifadesini okuduğumda hayal meyal avukatın bir emlakçıyla ilgili ve kendilerine ulaşmaya çalışan bir ya da birkaç partili ile ilgili yorum yaptığını hatrlyorum. Hatrladığım kadarıyla avukat isim vermemişti. Ben de mal alım satımlarında partili olduğunu söyleyerek böyle işgüzarlar çıkabilir, kim olursa olsun yüz vermeyin dediğimi hatrlıyorum” diyerek cevap verdi.
ARADAKİ FARK SORULDU
Savcı, “Soruşturmaya konu görüntülerde tutanak altna alınan meblağin 15 milyon 510 bin TL olduğu yazılıdır. Geriye kalan 1 Milyon 490 bin TL parayı kime ve nasıl ödediniz?” diye sordu. Kaftancıoğlu, “Ben 9 Aralık 2019 tarihinde avukatın ofisinde satıcı Ali Rıza Braka’ya 17 milyon TL para verileceğini biliyordum. Ancak daha sonra öğrendiğim kadarıyla avukatın ofisinde bulunulan süreçte paranın tamamı ödenememiş, geriye kalan 1 milyon 490 bin TL’nin tapunun verileceği gün ödenmesi konusunda mutabık kalınmış” dedi.
“AVUKATIN OFİSİNE KİM YÖNLENDİRDİ?”
Cumhuriyet savcısı, Özgür Nas ile Can Poyraz’ı avukatın ofisine yönlendirenin kim olduğunu sordu. Canan Kaftancıoğlu, “Para alışverişinin olduğu gün Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul’daydı. Dolayısıyla genel başkanın İstanbul’da olduğu günlerde siyasi çalışmalar için genel başkana ben eşlik ederdim. Özgür Nas avukatın ofisine gitmesi konusunda herhangi bir talimatım olmadı. Ancak Özgür Nas kendisi o gün bana oraya gideceği bilgisini verdiğinde elden ödenen paranın mutlaka tutanak altına alınmasını söyledim” şeklinde cevap verdi.
“PARANIN OFİSE NASIL GİTTİĞİNİ BİLMİYORUM”
Avukat Gökhan Taşkapan’ın ofisinde elden ödenmesi kararlaştırılan 17 milyon TL paranın oraya nasıl getirildiğini ve hangi kaynaktan elde edildiğini bilip bilmediği sorusuna Kaftancıoğlu, “Gökhan Taşkapan’ın ofisinde 9 Aralık 2019 tarihinde mal sahibine 17 milyon TL paranın elden verileceğini biliyordum. Avukatın ofisinde buluşulması bizim önerimiz ya da fikrimiz değildi. Bize satıcı taraftan verilen bir adresti. 17 milyon TL’yi kimin ofise getireceğini ve parayı nereden temin ettiklerini bilmiyorum. Ofise giden kişilerden sadece Özgür Nas’ın orada olacağindan haberim vardı. Diğer kişilerin orada oIduklarinı bilmiyordum” dedi.
“TUNCAY YILMAZ PARALARI NEDEN SAYIYOR”
Savcı, Canan Kaftancıoğlu’nun tanımadığını belirttiği İmamoğlu İnşaatın Genel Müdürü Tuncay Yılmaz’ın görüntülerde para saydığını ve tutanak tuttuğunu belirterek, tanımadığını söylediği kişinin, İstanbul örgütü tarafından toplanan paraları neden saydığını ve tutanak tuttuğunu sordu.
Kaftancıoğlu, bu soruya, “Öncelikle Tuncay Yılmaz’in neden ve hangi amaçla orada olduğuna dair en ufak bir bilgim ve fikrim yoktur. O tarihte de şu anda da kendisini tanımam. Dolayısıyla bilgimin ve fikrimin olmadığı bir konuda sorduğunuz soruyu cevaplayabilmem de mümkün değildir. Ayrıca orada paranın teslim edildiğinde tutanak tutmasını söylediğim kişi Özgür Nas’dır. Tuncay Yılmaz’ın orada olması bana da garip gelmiştir. Özgür Nas ve Can Poraz’da muhtemelen Tuncay Yılmaz’ı tanımadıkları için bana orada böyle bir kişinin olduğunu söylemediler. Çünkü kamera görüntülerinde satıcının soförü ve çalışanı olduğu söylediği kişiler de vardır. Bu nedenle o ortamda herkesin birbirini tanıması mümkün değildir. Tuncay Yılmaz’ın avukatın ofisinde parti binası almak için para getirip getirmediğini, getirdiyse ne kadar getirdiğini bilmiyorum. Bu kişinin o tarihte orada olacağından haberim yoktu” diye cevap verdi.
“CHP ALEYHİNE SİYASET ELİYLE YÜRÜTÜLEN SEÇİM KAMPANYASIDIR”
Elden ödenen 17 milyon TL’nin parti gideri olarak gösterilip gösterilmediği sorusuna cevap veren Kaftancıoğlu, şunları söyledi:
“İfademde de belirtiğim üzere sayısız ilçeden, kişiden bağışlar geldiği için 17 Milyon TL’nin içerisindeki tutarın belki bir kısmı veya tamamı tutanak altına alınmış ve makbuz kesilmiş olabilir veya bir kısmı da makbuzsuz alınmış olabilir. Ancak benim bunları bilebilmem mümkün değildir. Ben bu 17 Milyon TL’nin parti gideri olarak kaydedilip kaydedilmediğini bilmem mümkün değildir. Siyasi Partiler Kanunu’nda parti giderlerinin nerede ve nasıl kayıt altına alındığı açıkça belirtilmiştir. Bu konuda gider kaydı tutmak benim yetkim ve görev alanimda olan bir sey değildir.
Bugün ayın 22’si ve seçime 9 gün var. Bu süreçte ben ortaya konulan yasa dışı kamera görüntüleriyle yürütülen soruşturmanın seçimlere 10 gün kalmışken CHP aleyhine siyaset eliyle yürütülen bir seçim kampanyası olduğunu düşünüyorum. Yukarıda ayrıntılı açıkladığım şekilde soruşturmaya konu binanın alım sürecini ve paranın kaynağına dair bildiğim hususları söyledim. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum.”