Anayasa Mahkemesi önemli bir iptal kararı aldı.
Anayasa Mahkemesi, derneklere mahkeme kararıyla kayyum atanmasına ilişkin hükümleri Anayasa’ya aykırı buldu.
Kararda, derneklerle ilgili iptali istenen kuralın, derneklerin genel kurul dışındaki organlarında görevli kişiler hakkında Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında yer alan suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçlarından kovuşturma başlatılması halinde bu kişilerin İçişleri Bakanınca görevden uzaklaştırılabileceğinin öngördüğü, görevden uzaklaştırma tedbirinin ne zamana kadar devam edeceği konusunda ise bir düzenleme bulunmadığı aktarıldı.
DERNEK KURMA ÖZGÜRLÜĞÜNE SINIRLAMA
Bu suçlardan dolayı hakkında ceza uygulaması yapılan kişilerin görevden uzaklaştırılması halinde, bunların yerine mahkeme kararıyla kayyım atanmasının düzenlendiği ifade edilen kararda, kuralla dernek kurma özgürlüğüne getirilen sınırlamanın zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının söylenemeyeceği belirtildi.
“İZİNSİZ TOPLANAN YARDIMLAR BAĞIŞTA BULUNAN KİŞİLERE İADE EDİLMELİ”
Yüksek Mahkeme, aynı kanunda yer alan, izinsiz toplanan yardım paralarına el konularak bunların mülkiyetinin kamuya geçirilmesini düzenleyen hükmünü de iptal etti.
Kararda, iptali istenen kuralla, kişiler ve kuruluşların, yetkili makamdan izin almadan yardım toplayamayacağı, bunun tespiti halinde hem idari para cezası uygulanacağı hem de izinsiz toplanan mal ve paralara el konularak doğrudan mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilmesinin öngörüldüğü belirtildi. Bunun Anayasa’ya aykırı olduğu anlatılan kararda, şu ifadeler yer aldı:
“Yardım toplama faaliyetinin kanunda öngörülen usullere uyulmadan gerçekleştirilmesi halinde bu faaliyet kapsamındaki bağışlama işlemleri sonucu toplanan mal ve paraların öncelikle eski maliklerine iadesi seçeneği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bağlamda izinsiz yardım toplama faaliyeti kapsamında elde edildiği için el konulan mal ve paraların öncelikle iyi niyetli olarak bağışta bulunan kişilere iadesinin sağlanması gerekir ancak bu iade işleminin mümkün olmadığı hallerde son çare olarak söz konusu mal ve paraların mülkiyetinin kamuya geçirilmesi şeklindeki bir araca başvurulabilir. Bu değerlendirmeler ışığında kuralla mülkiyet hakkına yönelik getirilen sınırlamanın ölçülülük ilkesi bağlamında gerekli olmadığı kanaatine varılmıştır.”