Puruli Kültür Sanat tarafından bu yıl on ikinci kez gerçekleştirilecek Engelsiz Filmler Festivali, bugün başladı. Bu yıl 7-13 Haziran tarihleri arasında Ankara’da Paribu Cineverse ANKAmall ve Goethe-Institut salonlarında izleyicilerle buluşacak olan festival, Türkiye ve dünya sinemasının öne çıkan ödüllü filmlerini sinemaseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor.
Dikkat çeken yerli yapımların yer aldığı Ulusal Uzun Film Yarışması’nda bu yıl; Mete Gümürhan’ın “Beraber”, Aslı Özge’nin “Kara Kutu”, Büşra Bilginer’in “Kıyıda”, Aslıhan Ünaldı’nın “Suyun Üstü” ve Nehir Tuna’nın “Yurt” filmleri yer alıyor.
Kendilerine has üsluplarıyla sinema tarihine iz bırakan sinemacılara odaklanan Parmak İzi bölümünde bu yıl Danimarkalı yönetmen, şair, gazeteci, bisiklet ve caz müzik yorumcusu Jørgen Leth filmleri izleyicilerle buluşacak.
Festival Yönetmeni Kıvanç Yalçıner ve Festival Program Koordinatörü Kaan Denk ile 12’nci Engelsiz Filmler Festivali’ni konuştuk.
Engelsiz Filmler Festivali’nin misyonu ve vizyonu nedir? Bu festivalin diğer film festivallerinden farkı nedir?
Kıvanç Yalçıner: Engelsiz Filmler Festivali sinemayı, kültüre erişimi mümkün olduğu kadar kapsayıcı şekilde izleyiciye ulaştırmaya çalışıyor. EFF görme, işitme ve ortopedik engellere sahip sinemaseverlerin de takip edebildiği bir film festivali. Görme engeli olanlar perdedeki filmi bir mobil uygulama aracılığıyla kulaklıkları ile betimlemeli olarak takip edebiliyor, işitme engeli olanlar için filmdeki diyalog ve sesler Türkçe ayrıntılı altyazı ile görselleştiriliyor. Tüm gösterim ve etkinlikler ortopedik engeli bulunanların erişimi için uygun mekanlarda gerçekleşiyor. Bu yıl on ikinci kez izleyici ile buluşacak Engelsiz Filmler Festivali; ilk yılından bugüne, bir arada film izlemenin mümkün olduğunu gösteriyor olması EFF’yi ayıran özellik sanıyorum.
‘HERKESİN AYNI SALONDA FİLM İZLEMESİNİN MÜMKÜN OLDUĞUNU GÖRDÜĞÜMÜZDE İLKİNİ YAPTIK’
Engelsiz Filmler Festivali’nin on iki yıldır düzenlenmesinin ardındaki motivasyon nedir? Festivalin yıllar içindeki gelişimini ve büyümesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kıvanç Yalçıner: Kültüre erişimin eşit koşullarda sağlanması İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde de yer bulmuş temel bir hak. Bir film festivalini görme, işitme ve ortopedik engeli olanların da katılımına olanak sağlayacak bir biçimde gerçekleştirmenin, herkesin aynı salonda film izleyip, film ekipleri ile söyleşilere katılabilmesinin mümkün olduğunu gördüğümüzde ilkini gerçekleştirdik.
Festivalin bu yıl ana teması veya odaklandığı özel bir konu var mı? Bu yılın programında öne çıkan temalar neler?
Kaan Denk: Engelsiz Filmler Festivali bu sene, olimpiyatlar ve Avrupa Futbol Şampiyonası başta olmak üzere büyük spor organizasyonlarıyla geçecek olan 2024 yazına uygun şekilde Ankaralı sinemaseverlerle bu spor ruhunu paylaşıyor. Geçtiğimiz sene Ken Loach ile başladığımız ve sinema tarihine kendi imzasıyla iz bırakmış sinemacıların kariyerlerine odaklanan Parmak İzi isimli bölümümüzde spor belgeselciliği denilince akıllara gelen ilk isim olan Danimarkalı usta yönetmen Jørgen Leth’in filmlerini ağırlıyoruz. Bu ay 87. yaşını dolduracak olan Leth, sinema sanatına yaptığı katkıların yanı sıra hayatının büyük bir bölümünü spora adamış bir sanatçı. Sinema tarihinde muadili bulunmayan eserlerinin büyük bir çoğunluğu ülkemizde daha önce hiç gösterilmemiş olan efsane yönetmenin bisikletten, tenise dek birçok spor dalına odaklanan kariyerinden önemli spor belgesellerini ilk kez erişilebilir gösterimlerle seyirciyle buluşturacağız. Dünyanın dört bir yanından içinde bulunduğumuz yılın dikkat çeken filmlerini sinemaseverlerle buluşturmanın yanında böylesi önemli klasikleri perdeye taşımanının da çok önemli olduğuna inanıyoruz.
Bu yıl Ulusal Uzun Film Yarışması’nda yer alan filmler hakkında bilgi verebilir misiniz? Filmleri seçerken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Kaan Denk: Festivalin başından beri sürdürdüğümüz Ulusal Uzun Film Yarışması bölümümüzde yine bu sene de yılın en dikkat çeken yerli yapımlarını erişilebilir gösterimler eşliğinde seyirciyle buluşturuyoruz. Bu sene Mete Gümürhan’ın yönettiği “Beraber”, Aslı Özge’nin yönettiği “Kara Kutu”, Büşra Bilginer’in yönettiği “Kıyıda”, Aslıhan Ünaldı’nın yönettiği “Suyun Üstü” ve Nehir Tuna’nın yönettiği “Yurt” filmleri bu bölümde yarışacaklar. Ulusal ve uluslararası film festivallerinden ödüllerle dönen bu yerli yapımların daha çok izleyiciyle ve erişilebilir versiyonlarıyla birlikte ulaştırabilmenin değerli olduğunu düşünüyoruz.
Bu yıl Kaleydoskop ve Oditoryum bölümlerinde hangi filmler yer alıyor? Bu filmleri seçerken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Kaan Denk: Festivaldeki devamlı bölümlerimizden Kaleydoskop’ta bu sene de yine dünya sinemasından ilgi çekici yeni filmlerini Ankaralı sinemaseverlerle buluşturuyoruz. Sundance, Berlin gibi uluslararası büyük festivallerde dünya prömiyerlerini yapan ödüllü yapımlar bu bölümde yer alıyor. Bu yılın başında Sundance ve Berlin’deki gösterimleriyle ses getiren, Çinli yönetmen Jianjie Lin’in ilk sinema filmi “Bir Ailenin Kısa Hikâyesi”; ünlü Fransız yönetmen Bruno Dumont’un bu yıl Berlin’den Jüri Ödülü kazanan yeni filmi “İmparatorluk”; günümüz Polonya sinemasının en aktif yönetmenlerinden Małgorzata Szumowska ve Michał Englert’in imzasını taşıyan “…Kadın”; Finlandiya’nın son yıllarda adından söz ettiren yönetmeni Teemu Nikki’nin son filmi “Ölüm Yaşayanların Sorunudur”; ve Norveçli yönetmen Margreth Olin’in “Toprağın Şarkıları” filmleri seyirci karşısına çıkacak.
‘AYLA ALGAN ANISINA ÖZEL GÖSTERİM OLACAK’
Gösterimlerin yanı sıra festivalde hangi etkinlikler yer alıyor? Söyleşiler, atölyeler ve özel etkinlikler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Kaan Denk: Bu sene kaybettiğimiz sinemamızın en önemli sanatçılarından Ayla Algan’ın anısına özel bir gösterimimiz olacak. Sinema tarihi araştırmacısı Ali Karadoğan ve Emrah Özen’in sunumuyla Ayla Algan’ın rol aldığı ilk sinema filmi olan 1964 yapımı “Karanlıkta Uyananlar” filminin bir açıkhava gösterimi gerçekleşecek. 9-12 yaş aralığı çocukların kendi stop-motion filmlerini yapacakları ve Deniz Öcal’ın yöneteceği canlandırma atölyemize bu sene de devam ediyoruz. Kısa Film Yarışması ve Ulusal Uzun Film Yarışması bölümlerimizde yer alan filmlerin yönetmenleri ve film ekipleri festivalimizin konuğu oluyor. Filmlerin gösterimleri sonrasında konuklarımızın salondaki izleyicilerle buluşacağı soru-cevap etkinliklerimiz olacak.
Ayrıca Parmak İzi bölümümüze paralel olarak Jørgen Leth sineması ve spor filmleri üzerine spor yorumcusu ve anlatıcısı İnan Özdemir’in katılacağı “Spor Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni” başlıklı bir konuşma gerçekleşecek.
Engelsiz Filmler Festivali’nin gelecekteki hedefleri nelerdir? Festivalin kapsamını genişletmeyi veya farklı şehirlere taşımayı planlıyor musunuz?
Kıvanç Yalçıner: Festival pandemiye kadar İstanbul ve Eskişehir’i de ziyaret ediyordu. Pandeminin ardından Festival’i Eskişehir’e götürmeye devam ettik. Bu yıl Festival tarihlerinin Ekim’den Haziran’a gelmesiyle birlikte “Festival Turda” ismiyle yıla yayılan ve mümkün olduğunca fazla şehre gittiğimiz bir etkinlik planlıyoruz. Böylece Engelsiz Filmler festivali için erişilebilirlik uygulamalarını hazırladığımız filmlerin daha fazla sinemasevere ulaştırmayı hedefliyoruz.
’12 YILDA KÜLTÜR VE SANATA ERİŞİM DAHA ÇOK KONUŞULMAYA BAŞLANDI’
Engelsiz Filmler Festivali’nin toplumsal farkındalık yaratmadaki rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kıvanç Yalçıner: Festivali düzenlemeye başladığımızdan bu yana geçen 12 yılda kültür ve sanata erişim daha çok konuşulmaya başlandı. Medyada kullanılan dilin, erişilebilirlik ve kapsayıcılık alanına yaklaşımın 12 yıl önceye göre daha özenli olduğunu gözlemliyoruz. Bunda EFF’nin de payı vardır elbette ama bu alanda çalışan hak savunucuları ve sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin önemi yadsınamaz. Yine de başta eğitim, ulaşım ve istihdam olmak üzere her alanda eşit erişim konusunda alınması gereken çok yol var Türkiye’de. 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 sayılı kanunun daha fazla ertelenmeden, bir an önce uygulamaya geçirilmesi gerekiyor.
Engelsiz Filmler Festivali’ni düzenlerken karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdir?
Kıvanç Yalçıner: Bir önceki sorunuza verdiğim yanıtta da değindiğim gibi, her alanda erişilebilirlik düzenlemelerinin uygulanmaya başlanması gerekiyor. Erişilebilir ve film gösterebileceğimiz mekan sayısı hem Ankara’da hem de Türkiye’nin diğer tüm şehirlerinde ya oldukça az ya da hiç yok. Yukarıda da saydığım ulaşım, eğitim, istihdam gibi alanlarda eşit erişimin olmaması da bizim yapmaya çalıştıklarımızı doğrudan ya da dolaylı olarak etkiliyor.