Berkun Oya, aslen bir tiyatro yönetmeni. Sinema dünyasında 2007 yılında yönettiği ‘İyi Seneler Londra’ ile görünür oldu, ‘Masum’ ve ‘Azizler’in senaryosunu yazdı. Netflix için yönettiği ‘Bir Başkadır’ (2020), ‘Cici’ (2022) ve ‘Kuvvetli Bir Alkış’ (2024) yapımları ile popülerlik kazandı. Dizilerinin her biri yoğun biçimde tartışıldı, haklarında birçok yazı yazıldı. Yönettiği dizilerin ortak özelliği olarak öne çıkan özdüşünümsel öğelere sahip modernist auteur stili bir hayli tanıdık hale geldi izleyiciler için. Oya’nın kurduğu öyküler Fırat Mollaer’in ‘Bir Başkadır’ için söylediği gibi kültürelci bir yaklaşımla çatışmaları kültür lehine eritip, sınıfsal çatışmayı kültürel çatışmaya dönüştürdüğü gibi etnisite ve toplumsal cinsiyetle ilgili meseleleri de bir eklentiye çevirir.(1)
Mehmet ve Zeynep çiftinin ev dışındaki hayatlarında ne iş yaptıklarını bilmeyiz bu bağlamda. Dekordan/biçimden ibaret sınıfsallık Mehmet ve Zeynep ikinci bölümde Metin’i kaybedip ailelerini aradıklarında karşımıza çıkar. Küçük mutfaklarında pijamalarıyla oturan ve altın hesabı yapan Mehmet’in ailesine karşıt biçimde Zeynep’in anne ve babası ‘Bir Başkadır’da Peri’nin yalıda yaşayan ailesini hatırlatır. Salonda ahşap koltuklarında gazete okumaktadırlar. Mollaer’in Oya’nın anlatı dünyasında etnisite ve toplumsal cinsiyetle ilgili meselelerin bir eklentiye dönüşmesine dair tespitinden hareketle ‘Kuvvetli Bir Alkış’ dizisindeki rahim tasavvuru ve annelikten söz etmek istiyorum.
Oya’nın dünyasında anne ve erkek çocuğu arasındaki travmatik ilişkinin izlerini senaryosunu yazdığı ‘Masum’ dizisinden itibaren görmeye başlarız. Nemrut bir kadın olan Nermin Bayrakçı’nın yüzünü güldüren tek kişi büyük oğludur. ‘Bir Başkadır’da çocuk yaşta cinsel istismara maruz kalan Ruhiye’nin istismar edildiği yere dönüp öldü sandığı istismarcısının aslında kocası Yasin tarafından sakat bırakılarak tüm köye rezil edildiğini öğrendiğinde bir anda gülümseyerek düzelmesi ve o ana dek konuşmayan küçük oğlunun konuşmaya başlamasındaki kadına dair iki boyutlu anlatım, ‘Cici’de Havva ile sürer. Kızlarına sevgisiz ancak oğlu için zalim baba Cemil’den intikam alan Havva’nın, aralarındaki onca yaş farkına rağmen çocuk yaşta Bekir’le nasıl evlendirildiğini görmeyiz. Süreç içinde öfkesini yaratan motivasyon yani neden Bekir’le birlikte olmayı reddeder hale geldiği açıklanmaz. Oysa dizinin baş karakteri Kadir’in, babası Bekir ona kamerayı yasakladığı için yönetmen olduğunu, babasından gördüğü şiddet nedeniyle travma yaşadığını kısaca karakteri oluşturan motivasyonlarını biliriz. Oya’nın kadın karakterlerin yaşadıkları süreçlere yani Ruhiye’yi Ruhiye yapan, Havva’yı Havva yapan etmenlere değil onların güncel hallerine odaklanması ‘Kuvvetli Bir Alkış’ta meditasyon bağımlısı, ‘içine atan’ Zeynep için de geçerlidir.
ANNENİN İÇİNE ATTIKLARI NEDİR?
İlk bölümde Zeynep’in oy vermek için beklediği sahnede yanında oturan kadın da hamiledir. Yan yana oldukları için ikisinin orta yaş üstü oyuncular tarafından canlandırılan ‘bebekleri’ hapishane ya da çöp ev benzeri tasarlanmış ana rahminde komşu hücrelerdeki mahkumlar gibi konuşmaya başlarlar. Gerek Zeynep’in gerekse yanında oturan kadının rahmi son derece pis, rutubetli kısaca basbayağı çirkindir. Metin sigara içmektedir, Kudret’e sigara uzatmak için hınçla, öfkeyle annesi Zeynep’in karnını tekmeler. Böylece Zeynep diğer kadına anlık yaklaşır ve Metin sigarayı uzatır. Komşu koğuştaki solcu Kudret’in hücresi (rahmi) sadedir. Bu sadelikle yoksulluk ima edilir. Ancak Metin’in hücresi karman çorman ve kalabalıktır. Büyük peluş oyuncaklar, Barbie bebek koleksiyonu, cep telefonu, topuklu ayakkabı, eski bir bilgisayar, çeşit çeşit okul çantaları gözümüze çarpar. Kudret’in koğuşunda sadece plastik bir masa, masa üstünde çaydanlık, iki sandalye, duvardaysa havlu vardır. Metin annesi Zeynep için ‘şu annemin içine bak sen ya hırsız evi gibi atmış içine sıkış tepiş’ der. ‘Annenin içine attıklarının’ çocuğun varoluşunu doğrudan yani babanın varlığı ve eğitim gibi başka hiçbir etkene yer bırakmadan belirlemesi de yoksul çocuğu Kudret’in annesinin içine hiçbir şey atmaması da kuşkusuz aynı indirgemeci bakış açısının eseri olarak görülebilir.
Annenin içine attıkları nedir? Neden meditasyon yapmaktadır? Neden oğluna bu kadar düşkündür? Anlatı, bu soruların yanıtlarını vermez. Zeynep son bölümün başında yatakta uyuyan Mehmet’e, kendisiyle ilgili çözemediği tüm meseleleri ilişkiye yüklediğini, yalnız kalamadığı için sevgili olduğunu, ayrılamadığı için evlendiğini, boşanamadığı için çocuk yaptığını ve böylece anlamadan otuz senenin geçiverdiğini söyler. Çözemediği tüm meseleler nedir, neden ilişkiyi tek başına yaşıyor gibi konuşmaktadır, ilişkideki ikinci kişi yani Mehmet özelinde erkek otuz yıllık ilişkideki sorunları fark edemeyecek denli iradesiz ve bilinçsiz midir? Anne karakterinin bu aşırı arabesk, karikatürize ve baskın yorumu haliyle babanın çocuk üzerindeki her türlü etkisini ve işlevini de dışarıda bırakmaktadır. Çocuğun simgesel kültür olarak adlandırılan toplumsala adım atabilmesi için annesi ile bağını koparması gerekir. Birey ve özgür olma arzusuyla anneye bağımlılığın bir an önce bitmesini istemek matrofobi olarak tanımlanır.(2) ‘Kuvvetli Bir Alkış’ta anlatının babayı / Mehmet’i devre dışı bırakarak otuzlarında bir adam olan Metin’in annesine öfkesine odaklanması, Metin’in birey olma arzusunun önünde tek engel olarak annesini görmesinden kaynaklanır. Zeynep son bölümde Metin’i hala kendisinin bir uzantısı olarak görmesinin bir simgesi olarak düşünebileceğimiz kefir getirip sahte yılanın başını okşar, yılan canlanarak Metin’i öldürür.
Metin ana rahmine geri döner.
Bireyin bağımsızlığı annesiyle arasındaki ödipal çatışmaya indirgenmiş olur yaşı kaç olursa olsun.
1. Fırat Mollaer Bir Başkadır Ama Nasıl https://www.gazeteduvar.com.tr/bir-baskadir-ama-nasil-haber-1504728
2. akt. Marianne Hirsch “Mothers Daughters A Review Essay”, Signs, 7(1) (1981): 200-222, sf.202
(KÜLTÜR SANAT SERVİSİ)